9 Ocak 2019 Çarşamba

Özel Bir Barış , Bir Başka Barış (A Separate Peace) - John Knowles / kitap yorumu

"Acelen varken ne manzarayı görebilirsin ne de ağaçları. Hiçbir şey göremezsin. Eğer savaştaysan acele etmek zorundasın. Öyle değil mi?"

"Ancak uzun bir zaman sonra, alayın zayıf insanlara özgü bir protesto olduğunu anladım."

"Hiç bir şey zor kullanarak sonsuza dek süremez. Ne bir ağaç, ne bir aşk, hatta ölüm bile..."


Helllooo gençlik. Nasılsınız? Havalar öyle bir soğudu ki vallahi klavye ile yazarken parmaklarım üşüyor. 😌😶
Bugün 2. Dünya Savaşı'nın o dönemin çocukları üzerinde etkisini anlatan bir eserle karşınıza gelmek ve yorumumu yapmak istedim. Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabını daha okumadım fakat çok benziyormuş bu kitapla. Kitabı bende var, onu da en kısa sürede okumak istiyorum :) Eski adı Bir Başka Barış olan kitabın şimdiki adı Özel Bir Barış olmuş. Bence eski adı ile kalsa daha iyiymiiş 😄😄 Bende çook eski basım olan kitabı var İnkılap Yayınlarından çıkan, taaa seneler öncesinden Beşiktaş'ta ki bir kitabevinden almıştım. Ay o zamanlar hatırlıyorum 50 kuruşa, 1 liraya satıyorlardı bu eski kitapları. Bende merak edip almıştım birkaç kitabı ve içlerinden Bir Başka Barış kitabını çok beğenmiştim; seneler sonra tekrar okudum, iyi ki okumuşum çünkü ne kadar kitap okursanız okuyun, unutuluveriyor olay örgüsü. Tekrardan okuduğum için daha iyi anladım bu sefer. Fakat eski basım ya, bazı yerler hatalı kitapta. Yazım yanlışı çok, bu da üzüyor 😔


Konusuna gelecek olursak ⇩
40'lı yılların başlarında Amerika'da bir yatılı okulda okuyan gençlerin öyküsü konu edilir. İçlerinden iki gencin acıklı öyküsü anlatılır. Karakterlerden Gene, romanın anlatıcısıdır. Okulu bitirdikten 15-20 yıl sonra tekrar geri dönüyor ve bizlere o dönemi anlatıyor. John Knowles kitapta; ergenlik, delilik, gençlik, aşk üzerine yazmış ve sade bir anlatımla bizlere sunmuş. Phineas (Finny) karakterini okurken çok seveceksiniz diye düşünüyorum. Çünkü aktif, spora ilgi duyan, çevik, korkusuz ve otoriteye baş kaldıran karakterleri hepimiz severiz diye düşünüyorum. 😁
Gene ve Phineas birlikte aynı odayı paylaşırlar fakat kitapta anlaşılacağı üzere ikisi farklı karakterlere sahiptir. Gene daha titiz, akademik anlamda başarılı, spora pek ilgi duymayan gençtir. Kitapta Gene karakteri anlatıcı olduğu için bizlere yaptığı hatalarından, Phineas'ı kıskanmasından ve içinde yaşadığı psikolojik sorundan bahseder. Phineas, Gene'ye karşı hep iyi davranmıştır, fakat Gene için bu pek söylenemez. Roman böyle ilerlerken tabi sadece ikisi arasında olmaz bu olaylar; arada bir de savaş vardır. Savaşın etkisi okula da yansır ve üst sınıftan erkek öğrenciler savaşa giderler. Fakat Phineas (başta dediğim gibi otoriteye karşı) savaşı önemsemez. Barıştan yanadır ve bu yüzden Gene ile arasında özel bir barışın olduğunu göreceksiniz.

Yorumum bu kadaaaar! 😀😂
Bence harika bir gençlik romanı diyebilirim. Lise çağına geldiyseniz mutlaka okumalısınız. Kitaplığınızda Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabı varsa bu kitabı da onun yanına koyabilirsiniz diye düşünüyorum. 💜

Herkesee iyi günler diliyorum. Kitapla kalıın canlar! 💕💛


"Fakat eskiden beri, beni kendine çeken her şeyde öldürücü bir şeyler bulmuşumdur. Sevdiğim her şeyde, istediğim her şeyde daima öldürücü bir şey pusuda beklerdi. Böyle bir şey yoksa bile ben kendim bulur koyardım. Tıpkı Phineas olayındaki gibi."

6 Ocak 2019 Pazar

Bin Muhteşem Güneş (A Thousand Splendid Suns) - Khaled Hosseini / kitap yorumu

Bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur, Leyla. Hiç yoktur.


Meerhabalaaar. Herkese iyi pazarlar diliyorum efenim. 😍😍
Bugün baya bi yürek burkan kitap ile geldim sizlere. Hosseini'nin ilk okuduğum ve beni etkikeyen kitabı olan Bin Muhteşem Güneş kitabı ile karşınızdayım.
Ahh Meryem... Ahh Leyla... öylesine masum, öylesine güzel ve öylesine saf karakterler ki yaşamlarından etkilenmemek mümkün değil. Sonu hem hazin, buruk; hem de mutlu biten romanların arasında yer alır Bin Muhteşem Güneş. 

Konusuna gelecek olursak;
Evlilik dışı bir ilişki sonucu olarak dünyaya gelen Meryem, dünyaya talihsiz bir şekilde gözlerini açan çocuklardan biridir. Annesi Nana ile birlikte kulübede olarak yaşamış, istenmeyen bir babanın evladı olarak yaşamıştır. Fakat Meryem babasını merak ederek büyüdüğü için birgün babasının yaşadığı yere gider. Babası onu geri çevirir, görmek istemez. Eve buruk bir şekilde giden Meryem içeri girer girmez annesinin kendini astığını görür. (Annesi psikolojik sorunlar yaşıyordu) Bunun üzerine Meryem babası ile kalmak zorunda kalır. Babasıyla bir müddet yaşadıktan sonra babası Meryem'i başından beri istemediği için orta yaşlı bir adam olan Raşit ile evlendirir. Başından beri bu evliliği istemeyen Meryem'i büyük zorluklar beklemektedir. Evlilik süresinde zorla birlikte olmalar, Meryem'in canını yakmalar vs hep Raşit'i hoş tutmak zorunda kalmıştır. Meryem Raşit'ten hamile kalır fakat bir gün Meryem bebeğini düşürünce Raşit ona o günden sonra daha da çok kötü davranır. Geçen zamanla beraber Meryem yaşlanır. O sıralarda komşusu olan Leyla, çok güzel ve sıcakkanlı bir kızdır. Fakat savaş sırasında ailesini kaybeden Leyla, gidecek bir yeri olmayınca Meryem ve Raşit'in evinde kalmaya başlar. Leyla'yı da malesef Meryem gibi zor günler beklemektedir. Leyla'nın Tarık adında bir sevdiği vardır fakat Tarık savaşa gitmek zorunda kalmıştır. Leyla'yı yalnız ve zor günler beklemektedir ve o gün gelir ki Raşit, Leyla'yı da ikinci karısı yapar. İlk başlarda Meryem, Leyla'dan nefret etse de sonradan iki kadın bir olurlar ve Meryem, Leyla'ya bir anne gibi yardım etmeye başlar. Çünkü Leyla'nın Azize adında bir kızı olur fakat kızı Tarık'tandır. 

İlk defa bir kitabın konusunu bu kadar uzuuuuun anlatıyorum 😀😀
Okumayanlar varsa şimdiden affedin, fakat kendimi tutamadım. Çoook etkilendiğim kitaplardan olduğu için kitabın sonunda gözlerim yaşardı. Tekrardan dünyada ki sözde lider insanlara karşı bu kadar çok öfke dolu oldum. Savaşlara ne gerek vardı? Ölümlere ne gerek vardı? Bu bir roman olabilir (gerçek mi değil mi bilmiyorum) fakat buna benzer hikayeler var. Afganistan'da talibanlar malesef kadınların özgürlüklerini ellerinden aldı. Eğer böyle hüzün dolu kitaplar okumak istemiyorsanız siz bilirsiniz fakat okuyun ki bazı şeylere karşı bakış açımızı değiştirmemizi sağlıyor. Ben iyi ki okumuşum diyorum. :) Daha sonra Uçurtma Avcısı romanının da yorumunu paylaşacağım; o da çok hüzünlü maalesef. 
İyiki bana Khaled Hosseini'yi bu kitapla tanıştırmış ve diğer kitaplarını da okuduğum için minnet duyduğum canım arkadaşım (kankam, bromm) ahaha Muhammet'e de teşekkür ediyorum. En güzel hediye kitaptır canlar demeden de geçmiyorum! :D 

Neyse bugünlük bu kadar diyelim. Haftanız iyi başlasın, gününüz aydın olsun şimdiden. 
İyi haftalar! 😁
Kitapla kalııın, 💗💞


Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir.

4 Ocak 2019 Cuma

Yağmur Sonrası (The Bungalow) - Sarah Jio / kitap yorumu


“Kalbimden bir türlü gitmek bilmeyen o aşk zerresi, onun kalbinde de kalmış mıydı?”


Heeelllöööööö gençlik 😅😁😁😍

Hepinizee musmutlu güzel bir 2019 yılı geçirmeniz dileğiyle iyi yıllar diliyorum. 2019 yılı için bir şeyler hazırladınız mı? Neler yapmayı planlıyorsunuz? Kendimden bahsetmek gerekirse hiçbir şey hazıramadım 😟 Nedense aklımda bir şeyler varken onları yazınca yapamayacakmışım gibi geliyor. Bu yüzden oluruna bırakıyorum. Niise efendim bugünkü yorumum Sarah'ın en çok sevdiğim kitaplarından biri olan Yağmur Sonrası kitabı. Aslında önce Böğürtlen Kışı'nı mı paylaşsam diye düşündüm fakat ilk önce Yağmur Sonrası olsun diye karar verdim. 😁

Konusuna gelelim öyleyse:
Sarah'ın kitaplarını biliyorsunuz. Geçmiş ve günümüz konusuna değiniyor ve ana karakter ya büyükannesinin geçmişinde bir şeyler bulup onu araştırıyor, gün yüzüne çıkarıyor ya da bu kişi onun yakını olabiliyor. Geçmişte yaşanan dramlar, dedikodu ve entrika, aşklar vs... hep geçmiş ve günümüz arasında paralel bir şekilde ilerliyor. Yağmur Sonrası da öyle kitaplardan biri. Savaşın ortasında bir aşk hikayesi vardır. 1942 yılı yazında 2. Dünya Savaşı'nın ortasında Westry ve Anne'in aşk hikayesi. Anne, genç, güzel ve nişanlı bir hemşire kadındır. Bora Bora adasına bir grup hemşire ile beraber askerlere yardım etmek için giderler. Hemşire gruplarının arasında Kitty diye bir kadın vardır (kitapta uyuz olduğum kişi bak yazarken hala sinirleniyorum) kendisi Anne'in yakın arkadaşıdır. Anne'ye gelmesi için ikna etmiştir. Kitty, Anne kadar aşk konusunda şanslı değildir; Westry ve Anne arasında bu masumane aşk çok güzel ilerlerken, Kitty bir askerden hamile kalmıştır ve tabii bebeğin babası bunu kabul etmez. Doğan bebek ada sakinlerinden birine verilir ve bu olaydan sonra Kitty tamamen değişir ve en yakın arkadaşı Anne'ye soğuk davranmaya başlar. Fettan Kitty (ona böyle diyorum😂) Anne ve Westry'i kıskanmaya başlar çünkü kendisi Anne gibi birini bulamamıştır. Neyse kitabın bundan sonrasında Westry Avrupa'ya göreve gider, Kitty'de Avrupa'da ki askerlere yardıma gidecektir fakat Anne evinin yolunu tutar.

Kitabın ortaları her ne kadar güzel geçmese de sonunu çooook beğendim. Ben bi aralar bunu film olacak diye duymuştum fakat ortada fol yok yumurta yok. Keşke olsa! Yağmur Sonrası filmi yapılsa gerçekten on numara olurdu. Belki bir kaç sene içerisinde Sarah'ın kitaplarından herhangi birinin film olacağını duyabiliriz. Ne güzel olur :) Sarah'ın kitaplarından başlamak istiyorsanız bu kitaptan başlayabilirsiniz. Hepinize tekrardan iyi yıllar diliyorum. Yılınız güzel geçsin 😍😍


Sadece kendin ol. Ve kalbinin sesini asla kulak ardı etme. O sesi dinlemek canını yaksa ya da aklını karıştırsa bile.