30 Ağustos 2018 Perşembe

Çocukluğun Soğuk Geceleri - Tezer Özlü / kitap yorumu



Gece gündüz kendimi öldürmeyi düşünüyorum. Bunun belli bir nedeni yok. Yaşansa da olur yaşanmasa da. Bir kaygı yalnız. Beni, kendimi öldürmeye iten bir kaygı. Karanlık bir gecenin geç vaktinde kalkıyorum. Herkes her geceki uykusunu uyuyor. Ev soğuk. Çok sessiz davranmaya özen gösteriyorum. Günlerdir biriktirdiğim ilaçları avuç avuç yutuyorum. Kusmamak için üzerine reçelli ekmek yiyorum. Genç bir kızım. Ölü gövdemin güzel gözükmesi için gün boyu hazırlık yapıyorum. Sanki güzel ölü bir gövdeyle öç almak istediğim insanlar var.


Heeerkese merhaba. 😄 Bugün Türk edebiyatında "Türk edebiyatının lirik prensesi, mahzun, gamlı prenses" olan Tezer Özlü'nün en çok sevilen ve tanınan kitaplarından olan Çocukluğun Soğuk Geceleri yorumu ile karşınızdayım.

Ah Tezer... kitap her ne kadar bir roman olsa da kendi hayatını anlatıyor; kitapta evinde ailesi ile mutlu olamayan, hep ailesi tarafından bastırılmış duygular ile yaşayan, dindar bir babaannenin torunlarına dini öğretmesi, emekli öğretmen olan babasının devletçi ruhu ile bunu göstermeye çalışması ve Özlü'nün bu durumu hep eleştirmesi karşımıza çıkıyor. 

Karakterin (aslında Tezer Özlü'nün) dış dünyaya açılmak istemesi, evinde yaşadığı bunalım, okulu sevmemesi gibi gibi kitapta oldukça bahsedelir ve de yaşamı hep hastane koridorlarında geçmiştir. Kitap, karakterimizi asla anlamayan (yani Özlü'yü) etrafında hep çıkarcı insanlar olan, hastane yaşamınında verdiği zorluklar ve doktorların yanlış teşhisler koyması ve ona bir deli gibi davranmalarıda oldukça üzücü. 

Kitap hakkında bahsedeceklerim bu kadar, bu sefer yorumu kısa tuttum. Ne diyebilirim ki? Özlü'nün hayatı hep zorluklar içerisinde geçmiş, ve de bunu kitabında göstermiştir. Kitabı okuyun derim (ama mutsuz olmadığınız bir zamanda 😃) 

Herkese iyi günler dilerim, kitapla kalın. 😇💜

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Trendeki Kız (The Girl On The Train) - Paula Hawkins / kitap yorumu

"Hayat bir paragraf değildir ve ölüm de bir parantez."
"Ama olur böyle, değil mi, birini tanıdığını düşünüyorsun ve sonra..."
"Trenin geldiğini duyabiliyordum; ritmini ezbere biliyordum."




Arkadaşlar herkese selaaam 😎 Nasılsınıız?
Bugün okurken aslında sonunu tahmin ettiğim fakat sıkılmadığım kitap olan Trendeki Kız romanı ile karşınızdayım. 😏
Bu kitabın olay örgüsü belki size basit gelebilir. Çevremde bunu çok sık duyduğum için söylüyorum fakat kitap okutturuyor arkadaş. Yani gelipte 'amaaan bilindik şeyler işte' diye yaparak gelmeyin. :D

Kitap hakkında yorumum:
Rachel adlı karakter ile karşılaşıyorsunuz. Rachel işini önceden bırakmış fakat bunu ev arkadaşına söyleyemediği için ve kendine yediremediği için her gün sabah 8 gibi evden çıkıp trene binen, tüm gün farklı yerlerde dolaşan fakat sanki işten dönüyormuş gibi akşamları eve aynı saatte dönen bir karakterdir kendisi. Evet psikolojik sorunları var, içki içiyor, her türlü boka batmış durumda afedersiniz fakat karakteri karakter de yapan bu bence. Kaybettikçe içtim ve içtikçe kaybettim. Rachel'in bu sözünü hala hiç unutmam. 😄 Neyse evet ama her kadına bunu yapan genelde bir erkek vardır derler ya, aynen öyle. Eski kocası yüzünden bu halde çünkü onu başka bir kadın ile aldatan ve üstüne üstlük çocukları olan; Rachel da git gide daha psikolojik problemler yaşayıp , sürekli her sabah trende yolculuk yapmaya başlıyor; camdan insanları, evleri izlerken gördüğü bir çifti kendine örnek alıyor ve sürekli onları izlemeye başlıyor. O çift onun için bir rol model gibi adeta. Evliliğinin öyle sürmesini istemişti, o çift gibi mutlu olmak istemişti. Neyse gelelim daha sonra olacaklara. Her sabah gene o çifti görmeyi umut ederken kimseyi görmüyor; başka bir sabah sadece kadının kocasını görüyor fakat kadın yok. Bunu merak ediyor ve olayları öğrenmek istiyor ve sürekli araştırmalar yapıyor. Araştırmalar sonrasında kadına olanları, geçmişi ile olan bağlantıları, sorumlu/sorumluluları bir bir bulma yolunda.

Yorumum bu kadar. Güzel bir polisiye için başlangıç olur derim fakat bence polisiyeye bu kitapla başlamayın. Kitabı okuduktan sonra filmini muhakkak izleyin derim; çok güzel filmi cidden.

İyi okumalar dilerim herkese. Bir sonraki yorumda görüşmek üzere... 👋

20 Ağustos 2018 Pazartesi

O (IT) - Stephen King / Tam Metin kitap yorumu


"Ne alırsan bedelini ödersin, ancak bedelini ödediğin şeyin sahibisindir..."
"Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, belki sevgi hariç."
"Korku doğurgandır, çocuğu da öfkedir ve öfke intikam ister."
"Ama normal kahkaha gibi değildi, biraz dinleyince çığlık attığını anlıyordunuz."
"Yaralar geri gelmez. Ya oradadırlar ya yokturlar."
"Tanrı aşkına, kimse on bir yaşındayken ciddi sözler vermez."
"Bir fikir, bin ışık yakar."

Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? 😎
1 hafta ara verdiğimin farkındayım; staja başladım ve blog işleriyle bu yüzden uğraşamadım fakaaat evde olduğuma göre Stephen King'in meşhur romanı olan O'nun özetini birazcık anlatabilirim. 😆

King'in kalemine hastayım. Adam 70'i geçti ama hala yazmaya devam ediyor, hayal gücü hiç susmuyor ve onun zekasını, kurguladığı şeyleri, olur olmadık yerde birden gelişen olaylarını seviyorum. O kitabı benim için korku kitabı değil. (her ne kadar korku kitaplarından korksam da bunu gönül rahatığı ile söylüyorum) Çünkü ben çok korkan bir insanım ve eğer bu kitapta çok korku dolu olsaydı sanırım okumaya devam edemezdim. Yani eğer bu kitabı sırf korktuğunuz için okumuyorsanız sakın öyle düşünmeyin, sandığınız gibi korkunç değil. 😃😃

Konusuna gelecek olursak;
Derry adlı kasabada, kanalizasyonda yaşayan O'yu konu alıyor ve O çocuklardan besleniyor. Kitap, Bill'in kardeşi George'un bir gün abisiyle yaptıkları gemiyi kanalizasyonda yüzdürmek için dışarı çıkmasıyla başlıyor. Vee ne dersiniz? Bizim palyaço Pennywise ile karşılaşıyor ve işler değişiyor. Palyaço ilk başta George'a güven veriyor, fakat daha sonradan George'un kolunu kopartıyor ve öldürüyor.

"Süzülüyorlar," diye uludu yaratık. "Uçuyorlar Georgie. Buraya, yanıma geldiğinde, sen de uçacaksın..."

Kitap daha sonra diğer ölen kurbanlar ile ilerliyor fakat polisler kimin yaptığını bir türlü bulamıyor. Sonra; Bill, Ben, Beverly, Richie, Eddie, Stanley ve Mike adlı 7 çocuğun bu yaratıktan haberdar olması, Bill'in kardeşinin kimin öldürdüğünü bilmesi, hepsinin yaratık ile olan bağı ve yıllar sonra hepsi birer yetişkin olduğunda Derry kasabasında biraraya gelip tekrar bu yaratığı öldürmek istemelerini konu alıyor.

Bu kitabın filmi de var. Filmi var deyip kitabı okumamazlık yapmayın, kitap filmden daha çok geriyor. Ve filmde bazı sahneleri sevmedim çünkü kitap ile bağdaşmıyor. Her zaman önce kitabı okuyanlardan olmuşumdur. 👍 Kitap 1216 sayfa evet oldukça kalın fakat eğer isterseniz ve kitabı severseniz 1 haftada bitirebilirsiniz. Benim kitapta sevmediğim kısım, King oldukça fazla detaylı anlatıyor. Çok fazla detay okuyunca sıkılan bir insanım fakat olsun, hiç problem değil. King yazmış arkadaşlar sonuçta :D

İyi okumalar herkese, kitapla kalın. 💜😍

10 Ağustos 2018 Cuma

İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali / kitap yorumu

Herkes ne diyecek? Fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki.. Bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı?

İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...


Helllloooo! 😊😍 Nasılsınııız? Ben çok iyiyim bugün kıpır kıpırım vallahi. 😁
Sabahattin Ali'yi bilmeyenimiz yoktur. Eğer varsa da çok azdır. Bende bugünkü yorumumda çok ama çok güzel ve derin bir kitap olan, kitabın konusunu ve içerisinde gelişen olayları bir o kadar sevdiğim; aynı zamanda da şaşırdığım kitap olan İçimizdeki Şeytan yorumu ile karşınızdayım. 😊



Kitabın ana karakterlerinden biri olan Ömer, eskiden mahallesinde tanıdığı ve İstanbul'da seneler sonra karşılaştığı Macide'yi görür ve aşık olur. Macide ise ailesini bırakıp eğitim için İstanbul'a gelmiş ve öğrenimini görmektedir. Ömer'in sürekli onun okula gitmesi, onu görmek istemesi ve onu okulundan alıp eve bırakması ile Macide'yi de sonradan etkileyecek olan bu aşk daha sonra karmaşık bir hale gelecektir. Sorumluluk duygusu gelişmemiş olan Ömer, kendilerini 'aydın' sanan çevresiyle, onların bilgiden yoksun, sözde ilim ve felsefe bildiklerini sananlarla birarada olması sonunda Macide'yi çileden çıkaracaktır. Ve böylelikle kitapta aslında yozlaşmaya ve ahlak yoksunluğuna kapılıp giden ilişkiler silsilesine tanık oluruz.

Ömer, sorumluluğu başaramayıp hep çevresi tarafından ezilen ve yıkılan bir karakter olmuştur. Yani kısaca; İçimizdeki Şeytan'a yenilen ve bunun sonucunu ileride pişmanlıklar ile yaşayacak olan bir karakter karşımıza çıkıyor. 
Ömer'in sözde yakın çevresi de kitapta ağır bir şekilde eleştirilir ve bizlere ders verir. Sabahattin Ali'nin yazdığı en sevdiğim kitap olmuştur. Çünkü bizde bazen yanılgıya düşebiliyoruz. Etrafımızdaki kişileri 'sözde aydın' zannedip onlar hakkında eleştirmekten uzak duruyoruz. Bu kitabı okuyun ve başınız tacı yapın derim. 😉😎

Şimdilik görüşmek üzere, hep kitapla kalın. 💗📖📗

8 Ağustos 2018 Çarşamba

Beyaz Diş (White Fang) - Jack London / kitap yorumu

🐺 Hayat başka bir hayata bağlıydı. Yiyenler ve yenilenler vardı. 
Bu kanun:''YE YOKSA YENİRSİN'' kanunu idi. 🐺




Arkadaşlar herkese selam. Bugün, Modern Klasikler Dizisi adlı seçimimden çok sevdiğim yazar olan Jack London'un Beyaz Diş romanı ile karşınızdayım. 😉😎

 Adından da anlaşılacağı üzere beyaz ve güzel bir kurt olan Beyaz Diş'in hikayesi anlatılır ve günden güne nasıl vahşileştiği gözler önüne serilir. Annesi dişi kurt ile birlikte mağaradan çıkıp tehlikeli dünyayı ve de avlamayı öğrenen Beyaz Diş için işler ileriki zamanlarda pek te iyi gitmeyecektir. Çünkü annesinin yani "kishe"nin sahipleri gelip onu bulacak ve kampa götüreceklerdir. Annesi ile beraber kampa giden Beyaz Diş iyice sinirlenir ve iç güdüsü ile beraber daha da vahşileşir. Orada ki diğer köpekler ile kavgalara girer, öldürür ve kamp arasında ünü olan bir köpek haline gelir. İlerleyen zamanlarda annesi ile yolları ayrılır ve Beyaz Diş için yaşam bundan sonra başlayacaktır. 

Belgesellerde hep kurtları görür, izleriz ve onlar sürü halinde dolaşır. Beyaz Diş ise hiç sürü halinde dolaşmamış, yalnız kalmıştır hep. Beyaz Diş ilerleyen zamanlarda sahipleri tarafından daha da vahşileştirilecek olup, onu dövüş köpeği yapacaklardır. 
Aslında kitabın özetine gelecek olursak; doğadaki her canlı vahşi bile olsa onların da sevgiye ihtiyaçları vardır ve onlara vahşiliği öğretmek yerine, sevgiyi de öğretmek gerekir. 

Kitabın konusu bu kadar 😊😊 karakterler hakkında bilgi vermek istemedim çünkü çok fazla anlatmaktan korktum 😂 Çocuklar da Beyaz Diş'i okuyabilir. Onlar için daha sade dil ile çevrilip basılmış olanları mevcut ve özellikle çocuklar için iyi bir başlangıç romanı olabileceğini düşünüyorum.

Herkese bol okumalı ve keyifli günler dilerim. 🐺🐺🐺🐺

6 Ağustos 2018 Pazartesi

On Küçük Zenci (And Then There Were None - Ten Little Niggers) - Agatha Christie / kitap yorumu

On küçük zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz.
Dokuz küçük zenci geç yattı 
Sabah biri uyanmadı. Kaldı sekiz.
Sekiz küçük zenci Devon'u gezdi,
Biri geri dönmedi. Kaldı yedi.
Yedi küçük zenci odun yardı,
Biri baltayı kendine vurdu. Kaldı altı.
Altı küçük zenci bal aradı,
Birini arı soktu. Kaldı beş.
Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
Biri idama mahkum oldu. Kaldı dört.
Dört küçük zenci yüzmeye gitti,
Birini balık yuttu. Kaldı üç.
Üç küçük zenci ormana gitti,
Birini ayı kaptı. Kaldı iki.
İki küçük zenci güneşte oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir zenci.
Bir küçük zenci yapayalnız kaldı.
Gidip kendini astı.

KİMSE KALMADI


Merhaba arkadaşlar. 😃 Bugün Agatha Christie'nin en iyi romanlarından biri olan On Küçük Zenci yorumum ile karşınızdayım 😉😉
Önce Agatha Christie'den bahsetmek gerekirse Agatha "Polisiye edebiyatın kraliçesi" ünvanını almıştır. Kii bence çok doğru! 😎
Christie aslında hiç yazar olma niyetinde değilmiş. Dedektif hikayelerini yazma sebebi, kız kardeşi Madge'e meydan okumak ve bunu yapabilme isteğini göstermekmiş. (iyi ki meydan okumak istemiş yoksa kendisini hiç tanıyamayacaktık 😆)
Christie aynı zamanda 6 yayıncıdan reddedilmiştir. Bunun üzüntüsünü yaşadıktan sonra Ölüm Sessiz Geldi romanı (ilk Hercule Poirot serisi) ile kontratı imzalar.

Şimdilik Agatha hakkında bu kadarı yeterli çünkü gelecek zamanlarda onun hakkında bir makale yazmayı planlıyorum. :)
O zaman kitabın konusuna gelelim 😉
Una Nancy Owen: Adanın sahibi.
Lawrence Wargrave: Yaşlı bir yargıç.
Vera Claythorne: Genç bir öğretmen.
Philip Lombard: Ordudan ayrılmış bir yüzbaşı.
Emily Brent: Altmış beş yaşında ihtiyar bir kız.
General McArthur: Yaşlı bir emekli general.
Doktor Armstrong: Çok zengin, çok yakışıklı, orta yaşlı bir adam.
Tony Marston: Uzun boylu, yakışıklı, genç bir serüvenci.
Blore: Eski bir polis müfettişi.
Uşak Rogers: Konukları odada karşılayan adam.
Bayan Rogers: Uşağın karısı.

Yukarıdaki karakterlerin hepsi, Una Nancy Owen tarafından adaya çağrılır. Öncelikle onlara bir mektup gelir ve kimisi adada çalışacak, kimisi de önemli bir parti için çağrılmıştır. Hepsi adaya geldiklerinde aslında Owen'ın orada olmadıklarını görür. Buna bir anlam veremezler ve Owen'ın geleceğini düşünürler. Uşak bu yüzden onlara yemek servisinde bulunur; hepsi yemek yedikleri sırada bir kaset çalar ve o kasetten sonra işler gelişir. Önce zenci bibloları ile karşılaşırlar. Hepsi on tanedir. Diğerleri bu biblolara aldırış etmezler. Acaba Owen diye biri gerçekten var mı? Varsa kim? Ne istiyor, amacı ne? 
Hepsi gece uyuduktan sonra sabah olur ve içlerinden biri bakar ki biblo olmuş 9 tane!

Bu kadar özet geçmek yeter bence yoksa yazmayı durduramayacağım cidden! 😂

Kitabı okuyun, eğer polisiye hiç okumadıysanız Agatha Christie'nin bu romanı tavsiyemdir. Çok iyi bir başlangıç romanı olur sizin için.

Kitapla kalın. 💗📖

5 Ağustos 2018 Pazar

Gurur ve Önyargı (Pride and Prejudice) - Jane Austen / kitap yorumu

"Onun gururunu ben de kolaylıkla hoş görebilirdim. Benim gururuma dokunmamış olsaydı."

Arkadaşlar herkese merhaba! 😊😊
Adım Buse. Ben de çoğunuz gibi kitap kurduyum ve düşündüm ki.. bunca sene aptallık etmişim. Neden bende blog açmadım diye! 😄 Bu yüzden bende sizlerle okuduğum kitapları(hatta kitap ile kalmayıp ilgimi çeken ve sizinle paylaşmak isteyeceğim çeşitli şeyleri) paylaşmak ve tartışmak istiyorum. Neyse, o zaman gelelim çok ama çok sevdiğim (bayılarak okuduğum) Gurur ve Önyargı'nın kitap yorumuna. Jane Austen gerçekten harika bir yazarmış arkadaş! 😃 Çok geç kalmışım gerçekten bu kitabı okumaya, kendimden utanıyorum bu kadar çok geciktirdiğim için. Millet lise yıllarında bu kitabı okur, ben ise Üniversiteyi bitirdikten sonra bu kitabı okudum. Fakat size şöyle bi tavsiyede bulunayım, bu kitabı okumak istiyorsanız (benceee) Lisede okumalısınız. Baktınız lise olmuyor o zaman en geç Üniversite 1.  sınıfta bu kitabı muhakkak okumalısınız. Jane Austen'ın kalemine hayran kalacağınızdan şüpheniz olmasın.

Kitaba gelecek olursak;
Jane Austen'ın yazdığı bu başyapıt (eğer İş Bankası Kültür Yayınları'ndan okuyacaksanız) kitaba başlarken Sunuş bölümünde: "Elinizde tam iki yüz yıllık bir büyü tutuyorsunuz...." ile başlıyor ve kesinlikle çok doğru. Bu kitaba başlarken daha başlarında hemen anlamıştım elimden bırakamayacağını. Çevremdeki insanlar söylüyor bu kitap çok kalın diye fakat onlar bilmiyor ki bu kitabın bir hafta bile sürmeden bitebileceğini. :) Kitaptaki bazı karakterlerden bahsedecek olursak:

Mrs. Bennet: Çok sinirli fakat bir o kadar da çatlak bir anne ile karşılaşıyorsunuz. 5 kızı var ve hepsini evlendirmek, mutlu yuvalarını kurmak istiyor. Kitapta Mrs. Bennet'e bazen sinirlenecek, bazen de çok güleceksiniz. :)

Mr. Bennet: Karısına ve yeğeni Mr. Collins'e alttan alttan laf sokmaları ve isabetli sözler söyleyen Mr. Bennet, en sevdiği kızı (ve tabiki benimde! 😊) Elizabeth Bennet'tir. Mrs. Bennet kızlarının evliliğini çok fazla önemsemeyen bu babaya sitemler etse de, sonlara doğru Mr. Bennet'in haline şaşıracaksınız.

Elizabeth Bennet: Kitapta en çok sevdiğim ve kendi özelliklerim açısından en çok benzettiğim karakterlerden birisidir. Mrs ve Mr. Bennet'in kızlarından biridir. Mr. Bingley'in balosunda Mr. Darcy'i görür ve Mr. Darcy'nin hali ve tavrı karşısında onu hemen eleştirir (önyargııı) ve tam da burada başlar. Mr. Darcy'nin tavırları ona ilk başta kaba gibi gelir ve üst mertebede olduğu için onun gururlu bir insan olduğunu düşünür. Acaba kitabın sonlarında neler olur okuyunca göreceksiniz :))

Mr. Darcy: Kitapta ilk başta çoğu kişi belki bu karakteri sevmese de ben çok sevdim. Kendisi balolarda tanımadığı insanlar ile hemen kaynaşıp konuşamıyor, uzak duruyor bu yüzden insanlar onu gururlu zannediyor. Elbette bu karakterin bir gururu var fakat onun gururu öyle çok yükseklerde değil. İçinden nasıl geliyorsa öyle davranan bir karakter. Kitapta bolca Elizabeth ile Darcy'nin diyalogları ile karşılaşacaksınız.

Daha pek çok karakterler var: Mr. Bingley, Miss Bennet, Miss Bingley, Mrs ve Mr. Gardaner ve daha pek fazlası... fakat fazla bahsetmek istemiyorum yoksa spoiler vereceğimden endişe ediyorum. 😅 Bu kitabın aynı zamanda filmi de var Türkiye'de Aşk ve Gurur adı ile 2005 yılında gösterime girmiştir. Bana kalırsa keşke Gurur ve Önyargı olarak kalsaydı, çünkü kitabın konusu adeta adı ile özdeşleşmiş. Amaan sakın önce filmini izleyip, sonra da kitabını okuyanlardan olmayın. Zaten filmini izleyince kimse kitabı okumuyor. Önce okuyalım, mümkünse okuduktan sonra  da bir güzel sorgulayalım, sonrasında zaten filmi de izlemiş olursunuz. :))

İlk yayınımı da yapmış bulunuyorum, umarım devamı gelir. Bu arada bu benim ilk kitap yorumum olduğu için eğer iyi yazamadıysam affedin, yazdıkça daha güzel yorumlar geleceğini umuyorum.

Kendinize iyi bakın, şimdilik hoşçakalın! 😊😃