11 Aralık 2018 Salı

Toprak Ana - Cengiz Aytmatov / kitap yorumu


"Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyilikler hep kalır."


Herkesee musmutlu akşamlar dilerim arkadaşlar.
Nasılsınız, nasıl gidiyor? Umarım her şey yolundadır. 😊
Bugün sizlere ilk olarak kitabını okuduğum ve çoook beğendiğim yazar olan Cengiz Aytmatov'un Toprak Ana kitabı ile karşınızdayım. Dediğim gibi ilk Aytmatov kitabımdı ve aşırı beğendim. Tüyap kitap fuarındayken Aytmatov'un 10 kitap serisini almıştım Ötüken Yayınlarından ve ilk olarak Toprak Ana'yı okumak istemiştim. Nedenlerinden biri de Cengiz Aytmatov'un ilk romanı Toprak Ana olmasıydı. Gelelim kitap yorumuna öyleyse...

Kitap özeti ve yorumu:
Kitapta baş karakter olan Tolgonay ve ailesini anlatıyor. O dönemin savaşlarını; eş, dost ve evlat acısı hepsi birarada gösteriyor kitapta. Kitapta Tolgonay'ın asıl görevi torununa bakmaktır. Fakat onun gerçek torunu değildir ve bunu ona nasıl söyleyeceğini bilememektedir. Bu yüzden küçük çocuğun hikayesi nasıl başlamadan önce Tolgonay'ın hayatından ve eşiyle nasıl tanıştığından, birlikte bir yuva yapıp üç oğluna baktıklarından söz edilir. Her ailede olduğu gibi Tolgonay'ın üç oğluda birer birer savaşa gitmiştir; daha sonrasında Tolgonay eşini de savaşa gönderir. Onlar savaştayken Tolgonay eşinin görevini üstlenir ve bir erkek gibi tarlanın şefi olur. Tolgonay'ın karakter olarak güçlü olması, her şeye rağmen dimdik ayakta durup güçlü kadınlardan olması benim hoşuma gitti. Cengiz Aytmatov'un kalemine hayran kaldım ve bu kitabı benim için son olmayacak diyebilirim. 😉 Bir başlangıç kitabı olsun istiyorsanız bu kitabı okuyabilirsiniz. Belki yarım yamalak kitabın konusunu anlatmış olabilirim fakat gerçekten güzel bir kitap. Okuyacağınızı umuyorum efenim :)

Bugünlük benden bu kadar. Yeni yorumlar ile buluşmak ümidiyle,

Kitapla kalın. 💜


"İnsanlar savaşmadan yaşayamazlar mı?"

27 Kasım 2018 Salı

Orman (The Woods) - Harlan Coben / kitap yorumu

Bazen doğrulacak gibi oluyorum ama uçurum o kadar dik ki bir türlü dengemi bulamıyor ve tekrar yuvarlanmaya başlıyorum.


Herkese iyi akşamlaaaar ✋
Bugüün yine okurken soluksuz okuduğum, her sayfasında gerim gerim gerildiğim kitap olan Harlan Coben'in Orman romanından bahsedeceğim. Harlan Coben'i okuyanlar bilir, her bir sayfasını atlamadan ve soluksuz bir şekilde okumuş oluyorsunuz; kitabı elinizden bir türlü bırakamıyor, acaba şimdi ne olacak diye düşünüyorsunuz. Yazarın yazmış olduğu eserlerden efsanedir bana göre Orman kitabı.

Konusuna geçelim öyleyse:
Kısa bir özet yapmak gerekirse; yirmi yıl önce dört genç gece yarısı ormanda kamp yapmaya gitmiş, iki kişi ölü bulunmuş fakat diğer ikisindense hala haber alınamamıştır. Haber alınamayan gençlerden biri ana karakterin (Paul Copeland) kız kardeşidir.
Copeland'ın babasının sırları, ölmeden önce oğluna söylemek istediği fakat söyleyemediği şeyle (veya şeylerle) beraber ölmüştür.

Kitapta aynı zamanda entrikalarda var 😁 Entrika olunca kitabı kim sevmez ki? Fakat işin ucunda cinayet olunca olaylar dahada bir güzel oluyor. Gizem ve esrarengizlik Coben'in işi cidden arkadaş! Coben bir kez daha kalemini ustalıkla sergiliyor, bunu görmekteyiz. Orman kitabını okumanızı şiddetleee tavsiye ederim.😀😀 Unutmadan söyleyeyim, Harlan Coben'in seri kitapları vardır fakat bu kitabı seri dışıdır. Gönül rahatlığıyla eğer serisiz okumak isterseniz okuyabilirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum canlar. Bu arada resim nasıl ama? 😎 Memleketim Kastamonu'da iken çekmiştim. 😁😁😁

Kitapla kalın. 💜

26 Kasım 2018 Pazartesi

Aşk - Elif Şafak / kitap yorumu

''Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milat demektir. Şayet 'aşktan önce' ve 'aşktan sonra' aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir. O kadar çok değişmelisin ki sen, sen olmaktan çıkmalısın!''


Heeeelllloooooo herkeseeee 😍😍😍
Nasılsınız? Biliyorum 1 aydır buralarda yoktum. Özet paylaşamadım fakat bugün 3 kitap birden özet paylaşmak istedim. Belki böyle telafi edebilirim diye 😁😁 O yüzden size lise 1. sınıfta okuduğum (hoca tarafından ayrıca sınavda sorulan 😄😄) kitap olan Elif Şafak'ın Aşk romanı ile karşınızdayım. 😎😎😎

Kitabın konusu:
Öncelikle şunu söyleyim, Elif Şafak hakkında hep eleştiri yapılıyor bilirsiniz belki. Ama bu romanına laf söyletmem çünkü cidden çok iyi bir roman. Şems ve Mevlana'yı o kadar güzel anlatmışki sanki onları ben yaşadım diyebilirim. Romanda öyle bir hava var çünkü. Konusuna gelecek olursak; Amerikalı ve evli bir kadın olan Ella'nın kocası ile problemleri vardır fakat bu problemleri göz ardı etmektedir çocukları için. Bir gün bir yayınevinde kitap eleştirmenliği asistanlığı ile işe başlamıştır ve ilk işi 'Aşk Şeriatı' adlı kitap için rapor hazırlamaktadır. Kitabın yazarı A.Z Zahara'ya kitabı yayınlanması için el yazısı ile postalamıştır. Ella, Zahara hakkında hiçbir şey bilmemektedir ve ikisi mailler yoluyla mesajlaşabilmektedir. A.Z Zahara'nın yazdığı kitabın konusu Şems ve Mevlana'nın ilahi aşkıdır.

Mevlana ve Şems'in arasında güzel bir dostluk ve ilahi bir aşk vardır fakat onların dostluğunu Mevlana'nın çevresindekileri huzursuz etmektedir. İki erkek bu denli nasıl bu kadar yakın olabilir diye düşünmektedirler. Şems'in genelevden kurtardığı eski bir fahişe vardır. (Kimya'yı bilirsiniz😄) Kimya, Şems ve Mevlana'yı deli gibi kıskanmaktadır çünkü Şems'e aşıktır. Mevlana'nın oğlu Alaattin ise Kimya'ya deli gibi aşık olmuştur.

Neysee efenim çok fazla kitabın konusuna devam etmek istemiyorum fakat olaylar böyle gelişiyor. Daha sonrasında Şems ortadan kayboluyor, Mevlana üzülüyor vs vs böyle ilerliyor. Aslında benimde okumayalı bayaa yıllar oldu. İleride tekrar okumak istediğim kitaplardan birisidir bu kitap cidden :)

Eğer bu kitabı okumadıysanız kesinlikle okuyun derim! :D Lakin cidden Şems ve Mevlana kısmına gelindiğinde huzur buluyorum, belki sizde öyle olursunuz. 😂😍😍

Sağlıcıkla vee tabiii kitapla da kalın. 💜💗💞

23 Ekim 2018 Salı

Semaver - Sait Faik Abasıyanık / kitap yorumu

Heeelllloooooo herkesee 😊😍
Nasılsııınız? Off vallahi şu blogla keşke hergün ilgilenebilsem. İlgilenemiyorum sürekli ve bu benim canımı sıkıyor. Ama siz yine de yorumlarımı okumaya ve takipte kalmaya devam edin. Umarım vakit ayırabileceğim günler gelecek. 😄

Bugünkü yorumum roman yerine bir öykü yorumu. Sait Faik Abasıyanık'ın Semaver kitabının yorumunu sizlerle paylaşıyorum.


Kitap benim için fena değildi. Yazara elbette saygım var, çok önemli Türk yazarlarından kendisi fakat ben pek öykü okumayı sevmiyorum. Romana o kadar çok alışmışım ki, birden öyküye başlayınca afallıyorum. Ama kitap hemencecik bitiveriyor; kafanızı dağıtmak istediğinizde ve kısa öyküler okumak isterseniz, Sait Faik'in tüm kitaplarını sizlere önerebilirim. 💚💚

Konusuna gelecek olursak:
İçerisinde bir sürü öykü barındıran kitapta; adını ilk veren hikaye Semaver olmuştur. Semaver'in özetine gelecek olursak; Fabrikada işçi olan Ali, annesi ile mutlu ve saadetli günler geçirir. Annesi her gün, sabah ezanıyla birlikte Ali'yi kaldırır ve kahvaltılarında kızarmış ekmekle kaynayan semaveri odada bulunur. Ama bir gün, her sabah kaynayan o semaver bir daha asla kaynamayacaktır.

Eveet kitabımızın konusu böyle. Dediğim gibi içerisinde bir sürü öykü barındırıyor ve ben ilk öykü ile başlayan Semaver'den size birazcık bahsettim. 😁😉
Kitap hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum. Yorumlarınız elbette benim için çok değerli. 💗💕

Herkese iyi günler dilerim. Kitapla kalın heeep. 💫💋💜


-Sabah ezanı okundu. Kalk yavrum, işe geç kalacaksın. 

10 Ekim 2018 Çarşamba

Tiffany'de Kahvaltı (Breakfast at Tiffany's) - Truman Capote / kitap yorumu


Arkadaşlaaar herkese musmutlu haftalar dilerim. 💚
Bugün şahane bir kitap yorumu ile geldim. Okurken çok keyif aldım ve gülerek her bir sayfasını okudum. Evveeet bugünkü kitap yorumu Tiffany'de Kahvaltı o halde! 😁😁








Kitabın konusuna gelecek olursak:
Truman Capote'nin yazdığı bu kitap 1958 yılında yayınlanmıştır. Ana karakter Holly Golightly'nin şaşaalı yaşamına tanık oluyorsunuz. Holly her türlü Amerikan sosyetesinin partilerine katılır; çılgın, deli dolu, gizemli fakat bir o kadar da hüzünlü bir yaşamı olan 19 yaşında genç bir kızdır. Amerikan sosyetesi partilerine ücret karşılığında katılır ve sabah olunca NY 5. Cadde



'deki Tiffany adlı mağazaya girerek oradaki mücevherlere ve takılara hayranlıkla bakar. Holly'nin bir kedisi ve gitarı vardır. Holly her türlü yaşadığı şeylere karşın, olaylara saf bir şekilde bakar ve henüz 19 yaşında genç bir kadın bile olsa çocuk kalmış bir kadındır.

Holly'nin alt katta oturan bir komşusu vardır. Ona kardeşini hatırlattığı için Fred ismi ile çağırır. Gittikçe yakınlaşan bu ikilinin ilişkileri güzel gitmektedir. Fred, Holly'nin uçarı kişiliğine karşın onun nasıl bir insan olduğunu (duygusal ve hüzünlü) artık anlamaktadır.
Fred ve Holly 😁

Kitap gerçekten okuduğunuzda size çok ilginç gelecek. Bu kitabın filmi de var ve Türkiye'de 'Çılgınlar Kraliçesi' adıyla vizyona girmiştir. Filmde çok sevdiğim ve hayran olduğum Audrey Hepburn oynuyor. 😍😍💓 Filmi de gerçekten kitabı kadar güzel. Sel Yayınları bu kitabı iyiki basmış. Sel'den okuyabilirsiniz, tavsiye ederim. 😎😄

Bugünlük yorumumu da böyle girdim. :) Umarım beğenirsiniz. 😊😊
Kitapla kalın. 💙💜💚😍



"Şu kedi gibiyim, isimsiz bir serseri.
Biz kimseye ait değiliz, kimse bize ait değil.
Birbirimize bile ait değiliz."

 

8 Ekim 2018 Pazartesi

Fareler ve İnsanlar (Of Mice and Men) - John Steinbeck / kitap yorumu


"Kitaplar bir halta yaramaz. İnsanın birine ihtiyacı vardır, birine yakın olmak ister." İnler gibi devam etti. "Kimsesi yoksa delirir insan. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında biri olsun. İnanın bana, insan fazla yalnız kaldımı, hastalanır."


Herkeseee helllloooooo 💓💜💙
Nassııllsınıızz? Ben bomba gibiyim 😆😆 Yorucu bir haftayı geride bıraktım ve şuan dinlenme aşamasındayım. 😁😂😂
Bugünkü yorumum benim çok ama çoook sevdiğim yazar olan ve kitabını okurken hiç ama hiç sıkılmadığım John Steinbeck'in en çok tanınan ve sevilen kitaplarından biri olan Fareler ve İnsanlar yorumu ile karşınızdayım.

Kitapta ana karakterler olan George ve Lennie çiftlikten çiftliğe iş arayan iki arkadaştır. George; akıllı ve zeki, girişken biridir. Lennie ise akli dengesi bozuk biridir ve sevgi doludur :) Lennie yapısı gereği oldukça uzun ve tombuş biridir 😁 George ise kısa boyludur.
Bir çiftlikte çalışırlarken Lennie bir gün, yumuşak şeylere dokunmayı çok sevdiği için genç bir kadının elbisesini okşamıştır ve çiftliktekiler bunu tecavüz girişimi olarak saydıkları için George ve Lennie oradan kaçmıştır. Gel zaman git zaman sonunda başka çiftlikte bir iş bulurlar ve her şey güzel giderken bir gün yine Lennie'yi bir şeylere dokunurken göreceksiniz. Lennie tamamen saf ve iyi niyetlidir, kötü niyeti hiç yoktur. Dedim ya size, akli dengesi bozuk olduğu için böyle davranıyor fakat çevredeki insanların bu umrunda bile değil. Sonu hakkında pek bilgi vermek istemiyorum fakat öyle mutlu bir son olduğunu söyleyemeyeceğim :/

Biliyorsunuz, kitaplar hakkında fazla özet bilgiye kaçmak istemiyorum fakat bu öyle güzel bir eser ki sürekli tiyatro oyunları ve filmleri oluyor :) Ben hala izleyemedim ne yazık ki. 😅
Bu arada, Sel Yayınları yeni bir baskı yapmış. Onun kapağını da beğendim fakat bu kapağı bence daha güzel 😇 Steinbeck'in kitaplarını Sel Yayınlarından okumanızı tavsiye ederim :)


Kitapla kalın canlarıııım. 💙💚💜


''Biz onlara benzemeyiz. Niye mi? Çünkü, çünkü yanımda sen varsın, beni kollarsın, senin için de ben varım. Niyesi bu işte...''

24 Eylül 2018 Pazartesi

Babalar ve Oğullar (Fathers and Sons) - Ivan Sergeyeviç Turgenyev / kitap yorumu


"Kişilik, sayın bayım, en önemlisi budur işte: İnsanın kişiliği bir kaya gibi sağlam olmalıdır, çünkü her şey onun üzerine inşa ediliyor."


“Geçmişi hatırlamanın lüzumu yok,”
“Geleceğe gelince; onun için de kafa patlamaya değmez."



Herkeseee iyi akşamlar 💫💕😇
Bugün Hasan Ali Yücel Klasikleri'nden olan; Rus yazar Turgenyev'in yazdığı Babalar ve Oğullar kitabının yorumu ile karşınızdayım. 😍

Aşırı güzel bir kitaptı benim için. Klasik okurken ya sıkılırsınız, ya da beğenirsiniz. Bu kitapta hemencecik bitiverdi.

Bazarov diye bir karakter var, cidden fena bir karakter. 😂
Onunla herhangi bir konuda tartışırken kendinizi ya kaybetmiş bulursunuz, ya da şaşırmış. Nihilist olan Bazarov, her şeyin yadsınabildiğine inanmaktadır. Nihilist olduğu için her şeyi yok sayar; toplum onun için önemli değildir. Toplumdaki düşünceleri benimsemez. Kuralları, töreleri vs... hiç umursamaz, dedim ya size, çünkü o bunların hepsini yok sayıyor.
Diğer karakterlerden birisi Arkadiy. Arkadiy, Bazarov'un öğrencisi. Arkadiy de hocasını destekliyor fakat daha sonralarında o da onu eleştiriyor, bazı şeylerin mantıksız olduğundan bahsediyor ve kitabın sonlarına doğru düşünceleri biraz daha değişmektedir. Pavel Petroviç ise Arkadiy'in amcasıdır. Arkadiy ve Bazarov, Arkadiy'lerin evinde kalırken sürekli Pavel ile Bazarov'un tartışmalarına tanık olacaksınız; Bazarov nihilistliğini açıklarken Pavel ise onun bu düşüncelerini doğru bulmamaktadır. Kitabın ana fikirlerinden biri de zaten eski ve yeni kuşak çatışması olduğu için gayet bu durum iyi gösterilmiştir. Nikolay Petroviç ise Arkadiy'in babasıdır. Arkadiy okulunu bitirip evine döndükten sonra mutlu olan fakat eşini çok önceden kaybettiği için hala biraz olsun üzgünlük yaşayan bir karakterdir. Nikolay çiftlik yönetmekle meşguldür fakat son zamanlarda idareyi iyi yönetememektedir.

Diğer karakterler:
Feniçka: Nikolay'ın metresi diyebiliriz (gerçi böyle bir karaktere metres demek ne kadar yerinde bilmiyorum çünkü çok iyi bir karakter.) Nikolay ile beraberliğinden bir erkek evlat doğurmuştur. Çocuklarının adı Mitya'dır.
Anna Sergeyevna Odintsova: Merhum eşi Odintsov ile evliliğinden sonra ona eşi tarafından büyük miras kalıp zengin olmuştur. İleride Bazarov ile yakınlaşmalarına tanık olacaksınız.
Katya Sergeyevna Loktiv: Anna'nın kız kardeşi. Ablasına göre daha olgun bir yapıda ve Arkadiy ile yakınlaşacaktır.
Arina ve Vassilv Bazarov ise bizim Bazarov'un ebeveynleri. Bazarov evine döndükten sonra çocuklarını görünce çok seven fakat oğulları çok fazla ilgi ve sevgiyi sevmediği için çocuklarından çekinen karakterlerdendir. Oğulları için her şeyi yapan karakterlerdir.

Eveeet kitap özeti bu kadar. Eğer okumadıysanız bu kitabı içtenlikle tavsiye ederim. İyi ki Turgenyev'i tanımışım. 😉

Kendinize iyi bakın, kitapla kalın. 💗




“Zaman bazen kuş gibi uçar bazen de solucan gibi sürünerek geçer; ama insan en çok zamanın ağır mı yoksa çabuk mu geçtiğini fark etmediği vakit kendini iyi hisseder.”


18 Eylül 2018 Salı

Dorian Gray'in Portresi (Picture of Dorian Gray) - Oscar Wilde / kitap yorumu

"Dorian, her zaman seveceksin beni. Çünkü ben senin işlemeyi göze alamadığın tüm günahları simgeliyorum."

“Bu gece günceme yazacağım.”
“Neyi?”
“Ateşten eli yanan çocuğun ateşi sevdiğini.”


DORIAN GRAY'İN PORTRESİ ya da BİR RUHUN HİKAYESİ

Arkadaşlar herkese merhaba. Bugün çok güzel bir klasik olan ve okuduğumda her sayfası için 'bu kadar iyi çevirilmiş bir kitap olamazdı' dediğim Dorian Gray'in Portresi kitabı ile karşınızdayım. 😎


İngiliz Edebiyatı'nın en önemli yazarlarından biri olan Oscar Wilde, tüm ömrünü güzelin peşinden koşmaya adamıştır. Öyleki kitabında da kendisini ressam Basil olarak bahseder ve kendisini onun yerine koyaraktan bu kitabı yazmıştır.

Dorian Gray, çok ama çok yakışıklı bir genç olan karakterdir. Etrafında herkesi etkileyen, kusursuz güzellikte olan birisidir ve herkes ona hayrandır. Ressam Basil ve Lord Henry çok yakın iki arkadaştır. Bir gün Lord Henry, Basil'in evine gitti ve orada duran genç, yakışıklı bir genci gördü. İşte orada Lord Henry ve Dorian Gray tanıştılar. Basil, Dorian'ın resmini çiziyordu; Basil, Dorian'a resmen taparcasına aşıktı. Zaten kitapta yıllaaar sonra sansürsüz olarak bu yüzden çevrilmiştir tekrardan. Yıllar öncesine kadar Avrupa'da bu kitap büyük bir yankı uyandırmış olup bir erkeğin bir erkeğe aşık olması ve bu kitabın yasaklar listesine girmesine de neden olmuştur. Neyse.. kitapta daha sonrasında Dorian hiç yaşlanmamaktadır. Herkes yaşlanıp, kitaptaki tasvirle çirkinleşirken, Dorian hala güzelliğini ve gençliğini korumaktadır. Artık bundan sonrasını anlatmayacağım.  :)

Kitabın filmi de var. Filmini izlemedim çünkü kitabı o kadar güzeldi ki, eğer filmi kötü olursa bu güzel kitabı mahvederler düşüncesiyle izlemeye çekindim. 😁 Belki bir gün izlerim 😃
Kitabın Everest yayınlarından olan baskısı çok ama çok güzel, Everest alıp okuyun derim. :)

Herkese iyi günler dilerim dostlar, kitapla kalın. 💕😍


"Dünyanın en büyük olayları beyinde olur" demişler. Dünyanın büyük günahları da beyinde olur yalnızca beyindedir."

10 Eylül 2018 Pazartesi

Şantaj (The Innocent) - Harlan Coben / kitap yorumu

Hapiste dört yıl kalıyorsun. Koca koca dört yıl. Bir üniversite eğitimi kadar. Yirmi ikinci doğum gününe az kala çıkıyorsun. Sana 'çok değişmişsin' diyorlar ama sen o kadar da emin olamıyorsun. 



Arkadaşlaar herkese iyi akşamlar diliyorum 👋😉
Bugün çok sevdiğim ve okurken sanki film izliyormuşum gibi olan bir yazardan bahsedeceğim size :)
Tabikii Harlan Coben 😎 Yazarın kitaplarını okurken sanki aksiyon, polisiye, gerilim falan karışık oluyor böyle çok hoşuma gidiyor, zaten Dan Brown ile kankalar demek ondan seviyorum :D

Cidden adamın kitaplarını okurken sıkılmanız imkansız, film tadında ve hemencecik bitiyor. Tadında bırakması da ayrı bir keyif cidden, birden olaylar nasıl bu raddeye geldi diyorsunuz, öyle yani. 😄

Konusuna gelecek olursak;
Ana karakterimiz Matt. Matt'ın hayatı hep zorluklar geçmiştir, üniversite öğrencisiyken bir partide birinin ölümüne sebep olur ve bu yüzden hayatının 5 yılını hapiste geçirir.

Yıllaarr sonra ise Matt eşi Olivia'nın iş seyahatine çıktıktan sonra bir mesaj alıyor ve bu mesaj yüzünden özel bir dedektif tutuyor. Daha sonrasında oluşan cinayetler, eskiden neler olduğu ve Olivia'nın geçmişi ile ilgili pek çok şeyi öğreniyor. Eskiden nasıl bir hayatı olduğunu, ne zorluklar çektiğini göreceksiniz Olivia'nın. Olivia'nın güçlü bir karakteri olması hoşuma gitti, elbet geçmişi geçmişte bırakan bir karakterdi fakat geçmiş bazen insanın peşini bırakmaz ya, Olivia içinde öyle oldu. Kitabın sonu çok güzel. İlk okuyacağınız kitaplardan biri olabilir eğer ki Harlan Coben okumak isterseniz. Bence istemelisiniz 😉 Aklınıza gelmeyecek pek çok yöne çekiyor Coben sizi. Kısaca adrenalin hiç düşmüyor yani. Roman gerçekten başarılı, kitaplığınızda mutlaka bulunmalı! 😊

Kitap konusu bu kadar. Kısa bahsettim bu sefer çünkü kitap hakkında daha fazla konuşsaydım spoiler garanti verebilirdim :)

Kitapla kalın. 💓

2 Eylül 2018 Pazar

Yeşil Yol (The Green Mile) - Stephen King / kitap yorumu

"Yoruldum, patron.Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum.Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun? 
Karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma…”




Heeelllloooo everybody 😋😂😂 nasılsınız? Herkese öncelikle musmutluuu pazarlar ve şimdiden iyi haftalar diliyorum. Neler yapıyorsunuz? Her şey yolunda mı? Bende pek değil açıkçası, toparlamaya çalışıyorum; ya da bazı şeyleri unutmaya diyelim. Neysee.. Yeni bir yorum ile ve de beni çok etkileyen, keşke böyle olmasaydı dediğim, fakat böyle olmayınca da bu kitabı kitap yapan da zaten böyle olurdu dediğim (amma uzattım galiba) Yeşil Yol kitabının yorumu ile karşınızdayım. 😎


Öncelikle şunu demeliyim, filmini izlemeden önce zaten kitabını okuyanlardanım. İyiki de öyle yapmışım, filmi zaten şahaane ötesi aynı kitapta olduğu gibi. (tabi bazı kısımlar yoktu ama olsun) Sizde öyle yapın, kitapta her şeyi hissediyorsunuz çünkü tüm duygular size ait.

Yeşil Yol ilk Stephen King okuduğum roman. Daha başından beri öyle olmasını istemiştim çünkü bu yüzden onu ilk sıraya koydum. Daha sonra IT, Kujo gibi kitapları sıra ile geldi :) Bütün King romanlarını okuyacağım. :D

Kitabın karakterleri John Coffey ile Paul Edgecombe. Coffey, iki küçük kıza tecavüz etmekten ve öldürmekten dolayı içeri girmiştir; polisler Coffey'i iki küçük kızı kanlar içinde kucağında ağlarken bulur ve hemen onu içeri atarlar. Paul ve diğer arkadaşları zindanda olanları hep gözetler; daha sonrasında Coffey, Paul için inanılmaz biri hale gelecektir. Paul aynı zamanda hastadır ve sürekli doktora gitmektedir; Coffey ise bunu bilir (çünkü özel güçleri var) Paul'un kalbine dokunur ve birden Paul iyileşir. Paul bunu nasıl yaptığını anlayamaz fakat Coffey'in kötü biri olmadığını ve zaman içerisinde de o kızları onun öldürmediğini, başkasının yaptığını anlar. Fakat çok geçtir. Coffey eninde sonunda yeşil yoldan geçecektir. Tabii kitapta sadece Coffey ve Edgecombe yok. Kötü bir gardiyan, sürekli onlara bağıran, küfür eden, siyahların ölmesi gerektiğinden vs vs bahseden Pency ve diğer gardiyanlar, mahkumlar vardır.

Tom Hanks ve Michael Clarke Duncan

Filmde Coffey'i Duncan, Edgecombe'u da Tom Hanks oynamıştır. İkiside muhteşem bir ikili olmuş gerçekten bana göre ve kitabın hakkını da vermişlerdir. Duncan, Hanks ile oynayacağını öğrendiği anda annesine sarılıp "Anne, Tom Hanks ile aynı filmde oynayacağım anne." diyerek sarılmıştır. Tamda ona göre bir karakteri oynamış Duncan fakat malesef kendisi 6 sene önce vefat etmiştir. Hala da bu karakter ile etkisini korumaktadır. Huzur içinde uyusun. 

Bugünkü yorumum bu kadar, umarım sizi sıkmamışımdır. Yeni yorumlar elbet gelecektir, kitapla kalın şekerler. 😏😉😉




Onları sevgileriyle öldürdü
Dünyanın her yerinde her gün oluyor
Ve ben bunu görüyorum patron.


30 Ağustos 2018 Perşembe

Çocukluğun Soğuk Geceleri - Tezer Özlü / kitap yorumu



Gece gündüz kendimi öldürmeyi düşünüyorum. Bunun belli bir nedeni yok. Yaşansa da olur yaşanmasa da. Bir kaygı yalnız. Beni, kendimi öldürmeye iten bir kaygı. Karanlık bir gecenin geç vaktinde kalkıyorum. Herkes her geceki uykusunu uyuyor. Ev soğuk. Çok sessiz davranmaya özen gösteriyorum. Günlerdir biriktirdiğim ilaçları avuç avuç yutuyorum. Kusmamak için üzerine reçelli ekmek yiyorum. Genç bir kızım. Ölü gövdemin güzel gözükmesi için gün boyu hazırlık yapıyorum. Sanki güzel ölü bir gövdeyle öç almak istediğim insanlar var.


Heeerkese merhaba. 😄 Bugün Türk edebiyatında "Türk edebiyatının lirik prensesi, mahzun, gamlı prenses" olan Tezer Özlü'nün en çok sevilen ve tanınan kitaplarından olan Çocukluğun Soğuk Geceleri yorumu ile karşınızdayım.

Ah Tezer... kitap her ne kadar bir roman olsa da kendi hayatını anlatıyor; kitapta evinde ailesi ile mutlu olamayan, hep ailesi tarafından bastırılmış duygular ile yaşayan, dindar bir babaannenin torunlarına dini öğretmesi, emekli öğretmen olan babasının devletçi ruhu ile bunu göstermeye çalışması ve Özlü'nün bu durumu hep eleştirmesi karşımıza çıkıyor. 

Karakterin (aslında Tezer Özlü'nün) dış dünyaya açılmak istemesi, evinde yaşadığı bunalım, okulu sevmemesi gibi gibi kitapta oldukça bahsedelir ve de yaşamı hep hastane koridorlarında geçmiştir. Kitap, karakterimizi asla anlamayan (yani Özlü'yü) etrafında hep çıkarcı insanlar olan, hastane yaşamınında verdiği zorluklar ve doktorların yanlış teşhisler koyması ve ona bir deli gibi davranmalarıda oldukça üzücü. 

Kitap hakkında bahsedeceklerim bu kadar, bu sefer yorumu kısa tuttum. Ne diyebilirim ki? Özlü'nün hayatı hep zorluklar içerisinde geçmiş, ve de bunu kitabında göstermiştir. Kitabı okuyun derim (ama mutsuz olmadığınız bir zamanda 😃) 

Herkese iyi günler dilerim, kitapla kalın. 😇💜

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Trendeki Kız (The Girl On The Train) - Paula Hawkins / kitap yorumu

"Hayat bir paragraf değildir ve ölüm de bir parantez."
"Ama olur böyle, değil mi, birini tanıdığını düşünüyorsun ve sonra..."
"Trenin geldiğini duyabiliyordum; ritmini ezbere biliyordum."




Arkadaşlar herkese selaaam 😎 Nasılsınıız?
Bugün okurken aslında sonunu tahmin ettiğim fakat sıkılmadığım kitap olan Trendeki Kız romanı ile karşınızdayım. 😏
Bu kitabın olay örgüsü belki size basit gelebilir. Çevremde bunu çok sık duyduğum için söylüyorum fakat kitap okutturuyor arkadaş. Yani gelipte 'amaaan bilindik şeyler işte' diye yaparak gelmeyin. :D

Kitap hakkında yorumum:
Rachel adlı karakter ile karşılaşıyorsunuz. Rachel işini önceden bırakmış fakat bunu ev arkadaşına söyleyemediği için ve kendine yediremediği için her gün sabah 8 gibi evden çıkıp trene binen, tüm gün farklı yerlerde dolaşan fakat sanki işten dönüyormuş gibi akşamları eve aynı saatte dönen bir karakterdir kendisi. Evet psikolojik sorunları var, içki içiyor, her türlü boka batmış durumda afedersiniz fakat karakteri karakter de yapan bu bence. Kaybettikçe içtim ve içtikçe kaybettim. Rachel'in bu sözünü hala hiç unutmam. 😄 Neyse evet ama her kadına bunu yapan genelde bir erkek vardır derler ya, aynen öyle. Eski kocası yüzünden bu halde çünkü onu başka bir kadın ile aldatan ve üstüne üstlük çocukları olan; Rachel da git gide daha psikolojik problemler yaşayıp , sürekli her sabah trende yolculuk yapmaya başlıyor; camdan insanları, evleri izlerken gördüğü bir çifti kendine örnek alıyor ve sürekli onları izlemeye başlıyor. O çift onun için bir rol model gibi adeta. Evliliğinin öyle sürmesini istemişti, o çift gibi mutlu olmak istemişti. Neyse gelelim daha sonra olacaklara. Her sabah gene o çifti görmeyi umut ederken kimseyi görmüyor; başka bir sabah sadece kadının kocasını görüyor fakat kadın yok. Bunu merak ediyor ve olayları öğrenmek istiyor ve sürekli araştırmalar yapıyor. Araştırmalar sonrasında kadına olanları, geçmişi ile olan bağlantıları, sorumlu/sorumluluları bir bir bulma yolunda.

Yorumum bu kadar. Güzel bir polisiye için başlangıç olur derim fakat bence polisiyeye bu kitapla başlamayın. Kitabı okuduktan sonra filmini muhakkak izleyin derim; çok güzel filmi cidden.

İyi okumalar dilerim herkese. Bir sonraki yorumda görüşmek üzere... 👋

20 Ağustos 2018 Pazartesi

O (IT) - Stephen King / Tam Metin kitap yorumu


"Ne alırsan bedelini ödersin, ancak bedelini ödediğin şeyin sahibisindir..."
"Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, belki sevgi hariç."
"Korku doğurgandır, çocuğu da öfkedir ve öfke intikam ister."
"Ama normal kahkaha gibi değildi, biraz dinleyince çığlık attığını anlıyordunuz."
"Yaralar geri gelmez. Ya oradadırlar ya yokturlar."
"Tanrı aşkına, kimse on bir yaşındayken ciddi sözler vermez."
"Bir fikir, bin ışık yakar."

Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? 😎
1 hafta ara verdiğimin farkındayım; staja başladım ve blog işleriyle bu yüzden uğraşamadım fakaaat evde olduğuma göre Stephen King'in meşhur romanı olan O'nun özetini birazcık anlatabilirim. 😆

King'in kalemine hastayım. Adam 70'i geçti ama hala yazmaya devam ediyor, hayal gücü hiç susmuyor ve onun zekasını, kurguladığı şeyleri, olur olmadık yerde birden gelişen olaylarını seviyorum. O kitabı benim için korku kitabı değil. (her ne kadar korku kitaplarından korksam da bunu gönül rahatığı ile söylüyorum) Çünkü ben çok korkan bir insanım ve eğer bu kitapta çok korku dolu olsaydı sanırım okumaya devam edemezdim. Yani eğer bu kitabı sırf korktuğunuz için okumuyorsanız sakın öyle düşünmeyin, sandığınız gibi korkunç değil. 😃😃

Konusuna gelecek olursak;
Derry adlı kasabada, kanalizasyonda yaşayan O'yu konu alıyor ve O çocuklardan besleniyor. Kitap, Bill'in kardeşi George'un bir gün abisiyle yaptıkları gemiyi kanalizasyonda yüzdürmek için dışarı çıkmasıyla başlıyor. Vee ne dersiniz? Bizim palyaço Pennywise ile karşılaşıyor ve işler değişiyor. Palyaço ilk başta George'a güven veriyor, fakat daha sonradan George'un kolunu kopartıyor ve öldürüyor.

"Süzülüyorlar," diye uludu yaratık. "Uçuyorlar Georgie. Buraya, yanıma geldiğinde, sen de uçacaksın..."

Kitap daha sonra diğer ölen kurbanlar ile ilerliyor fakat polisler kimin yaptığını bir türlü bulamıyor. Sonra; Bill, Ben, Beverly, Richie, Eddie, Stanley ve Mike adlı 7 çocuğun bu yaratıktan haberdar olması, Bill'in kardeşinin kimin öldürdüğünü bilmesi, hepsinin yaratık ile olan bağı ve yıllar sonra hepsi birer yetişkin olduğunda Derry kasabasında biraraya gelip tekrar bu yaratığı öldürmek istemelerini konu alıyor.

Bu kitabın filmi de var. Filmi var deyip kitabı okumamazlık yapmayın, kitap filmden daha çok geriyor. Ve filmde bazı sahneleri sevmedim çünkü kitap ile bağdaşmıyor. Her zaman önce kitabı okuyanlardan olmuşumdur. 👍 Kitap 1216 sayfa evet oldukça kalın fakat eğer isterseniz ve kitabı severseniz 1 haftada bitirebilirsiniz. Benim kitapta sevmediğim kısım, King oldukça fazla detaylı anlatıyor. Çok fazla detay okuyunca sıkılan bir insanım fakat olsun, hiç problem değil. King yazmış arkadaşlar sonuçta :D

İyi okumalar herkese, kitapla kalın. 💜😍

10 Ağustos 2018 Cuma

İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali / kitap yorumu

Herkes ne diyecek? Fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki.. Bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı?

İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...


Helllloooo! 😊😍 Nasılsınııız? Ben çok iyiyim bugün kıpır kıpırım vallahi. 😁
Sabahattin Ali'yi bilmeyenimiz yoktur. Eğer varsa da çok azdır. Bende bugünkü yorumumda çok ama çok güzel ve derin bir kitap olan, kitabın konusunu ve içerisinde gelişen olayları bir o kadar sevdiğim; aynı zamanda da şaşırdığım kitap olan İçimizdeki Şeytan yorumu ile karşınızdayım. 😊



Kitabın ana karakterlerinden biri olan Ömer, eskiden mahallesinde tanıdığı ve İstanbul'da seneler sonra karşılaştığı Macide'yi görür ve aşık olur. Macide ise ailesini bırakıp eğitim için İstanbul'a gelmiş ve öğrenimini görmektedir. Ömer'in sürekli onun okula gitmesi, onu görmek istemesi ve onu okulundan alıp eve bırakması ile Macide'yi de sonradan etkileyecek olan bu aşk daha sonra karmaşık bir hale gelecektir. Sorumluluk duygusu gelişmemiş olan Ömer, kendilerini 'aydın' sanan çevresiyle, onların bilgiden yoksun, sözde ilim ve felsefe bildiklerini sananlarla birarada olması sonunda Macide'yi çileden çıkaracaktır. Ve böylelikle kitapta aslında yozlaşmaya ve ahlak yoksunluğuna kapılıp giden ilişkiler silsilesine tanık oluruz.

Ömer, sorumluluğu başaramayıp hep çevresi tarafından ezilen ve yıkılan bir karakter olmuştur. Yani kısaca; İçimizdeki Şeytan'a yenilen ve bunun sonucunu ileride pişmanlıklar ile yaşayacak olan bir karakter karşımıza çıkıyor. 
Ömer'in sözde yakın çevresi de kitapta ağır bir şekilde eleştirilir ve bizlere ders verir. Sabahattin Ali'nin yazdığı en sevdiğim kitap olmuştur. Çünkü bizde bazen yanılgıya düşebiliyoruz. Etrafımızdaki kişileri 'sözde aydın' zannedip onlar hakkında eleştirmekten uzak duruyoruz. Bu kitabı okuyun ve başınız tacı yapın derim. 😉😎

Şimdilik görüşmek üzere, hep kitapla kalın. 💗📖📗

8 Ağustos 2018 Çarşamba

Beyaz Diş (White Fang) - Jack London / kitap yorumu

🐺 Hayat başka bir hayata bağlıydı. Yiyenler ve yenilenler vardı. 
Bu kanun:''YE YOKSA YENİRSİN'' kanunu idi. 🐺




Arkadaşlar herkese selam. Bugün, Modern Klasikler Dizisi adlı seçimimden çok sevdiğim yazar olan Jack London'un Beyaz Diş romanı ile karşınızdayım. 😉😎

 Adından da anlaşılacağı üzere beyaz ve güzel bir kurt olan Beyaz Diş'in hikayesi anlatılır ve günden güne nasıl vahşileştiği gözler önüne serilir. Annesi dişi kurt ile birlikte mağaradan çıkıp tehlikeli dünyayı ve de avlamayı öğrenen Beyaz Diş için işler ileriki zamanlarda pek te iyi gitmeyecektir. Çünkü annesinin yani "kishe"nin sahipleri gelip onu bulacak ve kampa götüreceklerdir. Annesi ile beraber kampa giden Beyaz Diş iyice sinirlenir ve iç güdüsü ile beraber daha da vahşileşir. Orada ki diğer köpekler ile kavgalara girer, öldürür ve kamp arasında ünü olan bir köpek haline gelir. İlerleyen zamanlarda annesi ile yolları ayrılır ve Beyaz Diş için yaşam bundan sonra başlayacaktır. 

Belgesellerde hep kurtları görür, izleriz ve onlar sürü halinde dolaşır. Beyaz Diş ise hiç sürü halinde dolaşmamış, yalnız kalmıştır hep. Beyaz Diş ilerleyen zamanlarda sahipleri tarafından daha da vahşileştirilecek olup, onu dövüş köpeği yapacaklardır. 
Aslında kitabın özetine gelecek olursak; doğadaki her canlı vahşi bile olsa onların da sevgiye ihtiyaçları vardır ve onlara vahşiliği öğretmek yerine, sevgiyi de öğretmek gerekir. 

Kitabın konusu bu kadar 😊😊 karakterler hakkında bilgi vermek istemedim çünkü çok fazla anlatmaktan korktum 😂 Çocuklar da Beyaz Diş'i okuyabilir. Onlar için daha sade dil ile çevrilip basılmış olanları mevcut ve özellikle çocuklar için iyi bir başlangıç romanı olabileceğini düşünüyorum.

Herkese bol okumalı ve keyifli günler dilerim. 🐺🐺🐺🐺

6 Ağustos 2018 Pazartesi

On Küçük Zenci (And Then There Were None - Ten Little Niggers) - Agatha Christie / kitap yorumu

On küçük zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz.
Dokuz küçük zenci geç yattı 
Sabah biri uyanmadı. Kaldı sekiz.
Sekiz küçük zenci Devon'u gezdi,
Biri geri dönmedi. Kaldı yedi.
Yedi küçük zenci odun yardı,
Biri baltayı kendine vurdu. Kaldı altı.
Altı küçük zenci bal aradı,
Birini arı soktu. Kaldı beş.
Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
Biri idama mahkum oldu. Kaldı dört.
Dört küçük zenci yüzmeye gitti,
Birini balık yuttu. Kaldı üç.
Üç küçük zenci ormana gitti,
Birini ayı kaptı. Kaldı iki.
İki küçük zenci güneşte oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir zenci.
Bir küçük zenci yapayalnız kaldı.
Gidip kendini astı.

KİMSE KALMADI


Merhaba arkadaşlar. 😃 Bugün Agatha Christie'nin en iyi romanlarından biri olan On Küçük Zenci yorumum ile karşınızdayım 😉😉
Önce Agatha Christie'den bahsetmek gerekirse Agatha "Polisiye edebiyatın kraliçesi" ünvanını almıştır. Kii bence çok doğru! 😎
Christie aslında hiç yazar olma niyetinde değilmiş. Dedektif hikayelerini yazma sebebi, kız kardeşi Madge'e meydan okumak ve bunu yapabilme isteğini göstermekmiş. (iyi ki meydan okumak istemiş yoksa kendisini hiç tanıyamayacaktık 😆)
Christie aynı zamanda 6 yayıncıdan reddedilmiştir. Bunun üzüntüsünü yaşadıktan sonra Ölüm Sessiz Geldi romanı (ilk Hercule Poirot serisi) ile kontratı imzalar.

Şimdilik Agatha hakkında bu kadarı yeterli çünkü gelecek zamanlarda onun hakkında bir makale yazmayı planlıyorum. :)
O zaman kitabın konusuna gelelim 😉
Una Nancy Owen: Adanın sahibi.
Lawrence Wargrave: Yaşlı bir yargıç.
Vera Claythorne: Genç bir öğretmen.
Philip Lombard: Ordudan ayrılmış bir yüzbaşı.
Emily Brent: Altmış beş yaşında ihtiyar bir kız.
General McArthur: Yaşlı bir emekli general.
Doktor Armstrong: Çok zengin, çok yakışıklı, orta yaşlı bir adam.
Tony Marston: Uzun boylu, yakışıklı, genç bir serüvenci.
Blore: Eski bir polis müfettişi.
Uşak Rogers: Konukları odada karşılayan adam.
Bayan Rogers: Uşağın karısı.

Yukarıdaki karakterlerin hepsi, Una Nancy Owen tarafından adaya çağrılır. Öncelikle onlara bir mektup gelir ve kimisi adada çalışacak, kimisi de önemli bir parti için çağrılmıştır. Hepsi adaya geldiklerinde aslında Owen'ın orada olmadıklarını görür. Buna bir anlam veremezler ve Owen'ın geleceğini düşünürler. Uşak bu yüzden onlara yemek servisinde bulunur; hepsi yemek yedikleri sırada bir kaset çalar ve o kasetten sonra işler gelişir. Önce zenci bibloları ile karşılaşırlar. Hepsi on tanedir. Diğerleri bu biblolara aldırış etmezler. Acaba Owen diye biri gerçekten var mı? Varsa kim? Ne istiyor, amacı ne? 
Hepsi gece uyuduktan sonra sabah olur ve içlerinden biri bakar ki biblo olmuş 9 tane!

Bu kadar özet geçmek yeter bence yoksa yazmayı durduramayacağım cidden! 😂

Kitabı okuyun, eğer polisiye hiç okumadıysanız Agatha Christie'nin bu romanı tavsiyemdir. Çok iyi bir başlangıç romanı olur sizin için.

Kitapla kalın. 💗📖

5 Ağustos 2018 Pazar

Gurur ve Önyargı (Pride and Prejudice) - Jane Austen / kitap yorumu

"Onun gururunu ben de kolaylıkla hoş görebilirdim. Benim gururuma dokunmamış olsaydı."

Arkadaşlar herkese merhaba! 😊😊
Adım Buse. Ben de çoğunuz gibi kitap kurduyum ve düşündüm ki.. bunca sene aptallık etmişim. Neden bende blog açmadım diye! 😄 Bu yüzden bende sizlerle okuduğum kitapları(hatta kitap ile kalmayıp ilgimi çeken ve sizinle paylaşmak isteyeceğim çeşitli şeyleri) paylaşmak ve tartışmak istiyorum. Neyse, o zaman gelelim çok ama çok sevdiğim (bayılarak okuduğum) Gurur ve Önyargı'nın kitap yorumuna. Jane Austen gerçekten harika bir yazarmış arkadaş! 😃 Çok geç kalmışım gerçekten bu kitabı okumaya, kendimden utanıyorum bu kadar çok geciktirdiğim için. Millet lise yıllarında bu kitabı okur, ben ise Üniversiteyi bitirdikten sonra bu kitabı okudum. Fakat size şöyle bi tavsiyede bulunayım, bu kitabı okumak istiyorsanız (benceee) Lisede okumalısınız. Baktınız lise olmuyor o zaman en geç Üniversite 1.  sınıfta bu kitabı muhakkak okumalısınız. Jane Austen'ın kalemine hayran kalacağınızdan şüpheniz olmasın.

Kitaba gelecek olursak;
Jane Austen'ın yazdığı bu başyapıt (eğer İş Bankası Kültür Yayınları'ndan okuyacaksanız) kitaba başlarken Sunuş bölümünde: "Elinizde tam iki yüz yıllık bir büyü tutuyorsunuz...." ile başlıyor ve kesinlikle çok doğru. Bu kitaba başlarken daha başlarında hemen anlamıştım elimden bırakamayacağını. Çevremdeki insanlar söylüyor bu kitap çok kalın diye fakat onlar bilmiyor ki bu kitabın bir hafta bile sürmeden bitebileceğini. :) Kitaptaki bazı karakterlerden bahsedecek olursak:

Mrs. Bennet: Çok sinirli fakat bir o kadar da çatlak bir anne ile karşılaşıyorsunuz. 5 kızı var ve hepsini evlendirmek, mutlu yuvalarını kurmak istiyor. Kitapta Mrs. Bennet'e bazen sinirlenecek, bazen de çok güleceksiniz. :)

Mr. Bennet: Karısına ve yeğeni Mr. Collins'e alttan alttan laf sokmaları ve isabetli sözler söyleyen Mr. Bennet, en sevdiği kızı (ve tabiki benimde! 😊) Elizabeth Bennet'tir. Mrs. Bennet kızlarının evliliğini çok fazla önemsemeyen bu babaya sitemler etse de, sonlara doğru Mr. Bennet'in haline şaşıracaksınız.

Elizabeth Bennet: Kitapta en çok sevdiğim ve kendi özelliklerim açısından en çok benzettiğim karakterlerden birisidir. Mrs ve Mr. Bennet'in kızlarından biridir. Mr. Bingley'in balosunda Mr. Darcy'i görür ve Mr. Darcy'nin hali ve tavrı karşısında onu hemen eleştirir (önyargııı) ve tam da burada başlar. Mr. Darcy'nin tavırları ona ilk başta kaba gibi gelir ve üst mertebede olduğu için onun gururlu bir insan olduğunu düşünür. Acaba kitabın sonlarında neler olur okuyunca göreceksiniz :))

Mr. Darcy: Kitapta ilk başta çoğu kişi belki bu karakteri sevmese de ben çok sevdim. Kendisi balolarda tanımadığı insanlar ile hemen kaynaşıp konuşamıyor, uzak duruyor bu yüzden insanlar onu gururlu zannediyor. Elbette bu karakterin bir gururu var fakat onun gururu öyle çok yükseklerde değil. İçinden nasıl geliyorsa öyle davranan bir karakter. Kitapta bolca Elizabeth ile Darcy'nin diyalogları ile karşılaşacaksınız.

Daha pek çok karakterler var: Mr. Bingley, Miss Bennet, Miss Bingley, Mrs ve Mr. Gardaner ve daha pek fazlası... fakat fazla bahsetmek istemiyorum yoksa spoiler vereceğimden endişe ediyorum. 😅 Bu kitabın aynı zamanda filmi de var Türkiye'de Aşk ve Gurur adı ile 2005 yılında gösterime girmiştir. Bana kalırsa keşke Gurur ve Önyargı olarak kalsaydı, çünkü kitabın konusu adeta adı ile özdeşleşmiş. Amaan sakın önce filmini izleyip, sonra da kitabını okuyanlardan olmayın. Zaten filmini izleyince kimse kitabı okumuyor. Önce okuyalım, mümkünse okuduktan sonra  da bir güzel sorgulayalım, sonrasında zaten filmi de izlemiş olursunuz. :))

İlk yayınımı da yapmış bulunuyorum, umarım devamı gelir. Bu arada bu benim ilk kitap yorumum olduğu için eğer iyi yazamadıysam affedin, yazdıkça daha güzel yorumlar geleceğini umuyorum.

Kendinize iyi bakın, şimdilik hoşçakalın! 😊😃